Showing posts with label bahçeleri. Show all posts
Showing posts with label bahçeleri. Show all posts

Sunday, December 18, 2011

Zen Bahçeleri

Zen bahçesi Japonca Karesansui ) bir çeşit Japon kayalık bahçedir. Kum, çakıl, kaya ve bazen çimen veya diğer doğal unsurlar içeren sığ bir kum bahçesidir. Yaygın (ve hatalı) bir inanca göre Japon Zen rahipleri tarafından meditasyon amaçlı kullanılır.
Ryōan-ji Tapınağı

Meşhur bir Zen bahçesi kuzeybatı Kyoto'daki Ryōan-ji Tapınağı'nda bulunur. Bu bahçe, Zen tarikatının Rinzai koluna ait Myoshinji okuluna aittir. Bahçe, Karesansui tarzında tasarlanmıştır. Uzunluğu 30 m., genişliği 10 m. olan bu bahçede ağaç yoktur. Dalga görünümü vermek için tırmıklanan beyaz çakıl ve kum havuzunda, çeşitli boy ve şekillerde, bazıları yosunla çevrili on beş kaya vardır. Kayalar çakıl yatağına öyle yerleştirilmişlerdir ki, hangi açıdan bakılırsa bakılsın sadece on dört tanesi görülebilir. Efsaneye göre derin zen meditasyonu sonunda tinsel aydınlanmaya ulaşan kişi, görünmez taşı aklının gözüyle görebilecektir.
Düzenlemesi


Zen bahçesinin yerleşimini açıklamak için çeşitli görüşler öne sürülmüştür:
  • Çakıllar okyanusu, kayalar Japon adalarını temsil eder.
  • Kayalar bir ejdere doğru yüzmekte olan anne kaplan ve yavrularını temsil eder.
  • Kayalar kalp veya zihne karşılık gelen kanji karakterinin bir parçasını oluşturur.

(Bir kayalık bahçenin matematiksel analizi için Ryōan-ji maddesine bakınız.)

Kyoto Üniversitesi'nden Gert van Tonder ve ATR Intelligent Robotics and Communication Labs'dan Michael J. Lyons, kayaların, ağacın bilinçaltıyla algılanan görüntüsünü oluşturduğunu ileri sürmüşlerdir. Araştırmacıların iddiasına göre bu görüntü bakarken bilinçli olarak algılanmaz; ama bilinçaltı, kayalar arasındaki ince ilişkiyi görebilir. Araştırmacılar bu nedenle bahçenin sakinleştirici etkisi olduğunu öne sürüyorlar.

Elde taşınabilen küçük bir zen bahçesi



Peyzaj tasarımlarına uyarlamaları

Zen bahçesindeki tasarım kavramları, doğal görünümlü peyzajlara uyarlanmıştır. Aşağıdaki resimde, San Francisco Golden Gate Park'ının Japon çay bahçesindeki Zen bahçesi görülmektedir.
Eleştiriler

Bir çok Japon bahçıvan, Budizm uzmanı ve başkaları, Zen bahçesi kavramının bir mit olduğunu düşünmektedir. Bunun, bir 20. yy. Batı buluşu olduğunu, Japon bahçeciliği ile ilgisi olmadığını iddia ederler. Karesansui veya kaya bahçesi tarzına sadece Zen tapınaklarında değil, ev, lokanta ve otellerde de rastlanır. "Zen bahçesi" terimi ilk defa Loraine Kuck'un 1935'te İngilizce olarak yazdığı One Hundred Kyoto Gardens kitabında geçmektedir. Japonca olarak, 1958 yılına kadar basılı medyada kullanılmamıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında bazı Japon bilgeleri, "Zen bahçesi" kavramını yabancılar tarafından kullanıldığı için onaylamış olabilirler.
Wybe Kuitert, Japon Bahçe Sanatı Tarihinde Görünüm ve Zevk (Scenes & Taste in the History of Japanese Garden Art) adlı eserinde, Budist bakış açısından Zen bahçesini değerlendirirken şöyle söyler: "Buda'nın Söylevi'ne en uygun bahçe bir hiçtir. En azından zevk veren bir bahçe değildir ki aydınlanma arayışından şaşırtmasın". Kuitert, kitabında Muromachi çağı rahiplerinden Toh-ji'nin görüşüne de yer verir: "Zen uygulaması yapan kişiler bahçe yapmamalıdır. Bir sutra der ki, meditasyon yapmak isteyen Bodhisattva Makatsu [Budizm'de ermiş kişi] hem dünyevi işlerini, hem de sebze yetiştirmeyi terketmiştir"
Zen rahiplerinin bu bahçelerde meditasyon yaptığı iddiası gerçeklere uymaz. Japonya'da rahipler hemen her zaman kapalı mekânlarda duvara karşı (Soto Zen) veya odanın ortasına dönük (Rinzai Zen) olarak, manzara görmeden meditasyon yaparlar. Japon rahiplerin kaya bahçelerinde meditasyon yaparkenki fotoğrafları, muhtemelen kurgulanmış görüntülerdir.
Bu eleştirel sözler Zen bahçesinin kelime anlamına bağlı kalan bir yorumdan kaynaklanır. Oysa bu isim, Rinzai Zen tapınaklarında rahip veya Zen uygulayıcısı olan Muso Soseki ve Soami gibi tarihin önemli bahçe tasarımcıları tarafından geliştirildiği için verilmiştir. Hat sanatı ve peyzaj resimciliği gibi, Zen Budizmi ile ilgili uygulamaların Japon sanatına olan etkisinin arttığı bir dönemde geleneksel Zen bahçe tarzı da ortaya çıkmıştır. Bu etki Japon kültüründe hızla yayılmıştır, bu nedenle Zen tapınaklarında ortaya çıkan bu bahçe tipine, artık evlerde, işyerlerinde ve restoranlarda da rastlanır.
Zen bahçelerinin Budist yolu izlemekteki değeri tartışmalı olabilir, fakat gelişimlerinin, özellikle Kyoto'da bulunan büyük tapınaklar söz konusu olunca, Rinzai Zen tapınakları ile yakından ilişkili olduğunu yadsımak hatalı olur.

kaynak:wikipedia
Dekor dekorasyon estetik tadilat bakım onarım * Tasarım Yaratıcı Hobiler, Maket Yapımı, Koleksiyonculuk, El Sanatları, El işleri, Antika

Kew Kraliyet Botanik Bahçeleri (Kew Royal Botanic Gardens)

Kew Bahçeleri (Kew Gardens)

The Royal Botanic Gardens; Kew (Kraliyet Botanik Bahçeleri; Kew) ya da kısa olarak Kew Gardens, Londra’nın güneybatısında bulunan Richmond upon Thames bölgesi ile Kew semti arasındaki bahçeler ve botanik seralardan meydana gelen 120 dönümlük arazinin adıdır.
38 bine yakın farklı bitki türüne ev sahipliği yapan botanik bahçe, dağılım planı olarak Londra’nın tam merkezine yerleştirilmiş bir ormanı andırır. Kimi dünyadan yokolma tehlikesiyle karşı karşıya olan bu bitki türlerinin ve ağaçların arasından ise bahçenin nadide yapıları olan Kew Palace (Kew Sarayı), the Great Pagoda (Büyük Pagoda) ve Viktorya döneminden kalma bazı seralar yükselmektedir.


18. yüzyılda Richmond’ı da içerisine alan bir kraliyet arsası olan Kew’in devasa bir bahçe görünümü alması, Kral III. George’un annesi olan Prenses Augusta’nın bahçe işlerine duyduğu ilgiden kaynaklanmaktadır. Annesinin anısını sonsuza dek yaşatması amacıyla, bahçeyi dönemin tanınmış mimarlarından William Chambers’ın ellerine teslim eden III. George, özellikle egzotik bir hava istediğinin de altını çizmeyi unutmamıştır. Sömürge gemileriyle doğunun zenginliklerini gözlemleme imkanı yakalayan Chambers da, Viktorya döneminin mimarisiyle, aralarında 1762 yılında Çin’de gördüklerinden esinlenerek çizdiği on katlı sekizgen bir pagodanın da bulunduğu Uzakdoğu mimarisini harmanlayarak Kew Gardens’a turistik bir hava kazandırmıştır.









Bahçenin ‘botanik’ bir kimlik kazanması ise, 19. yüzyılın başında bahçenin bakımını üstlenen İngiliz natüristi ve ‘bitki avcısı’ Sir Joseph Banks’ın, bütün kıtaları gezerek daha önce ülkede hiç görülmemiş olan bitkileri bahçede sergilemesiyle başlamıştır. Yine aynı dönemde, tropikal bitkileri yerleştirmek amacıyla yaz-kış 30 derecenin üzerinde bir ısıda tutulan buharlı Aroid House adlı sera açılmıştır.

1841 yılına gelindiğinde ise Kew Gardens’ın arsası 80 hektarlık bir genişlemeyle kraliyet tarafından halka bağışlanmış ve gösterime açılmıştır. Bahçenin ilk idarecisi Sir William Hooker, başladığı gibi bir dizi düzenlemeye girişmiş, bahçede düzensiz bir şekilde dağılmış olan bitkileri türlerine göre ayırarak bunları sergilemek amacıyla açılması düşünülen Palm House ve Temperate House adı verilen iki seranın inşasına önayak olmuştur. 1844-48 tarihleri arasında tamamlanan ve cam ve demirden oluşan Palm House, Viktorya çağı mimarisinin ülkedeki en güzel örneğidir. Ayrıca bu seranın alt katında -eğer buhara dayanabilirseniz- ziyaret edebileceğiniz temsili bir akvaryum bulunmaktadır. 1860’larda inşa edilen Temperate House ise daha geleneksel bir mimariye sahiptir. Doğada nadir görülen bitkilerin sergilendiği bu seranın en yaşlı sakini 1846 yılında Şile’den tohum olarak gelen palmiye ağacıdır.

1865 yılında idareyi devralan Joseph Hooker ise bahçenin bilimsel araştırmalarını desteklemesi amacıyla Jordell labarotuarını kurmuş ve dönemin tanınmış ressamlarından Marianne North’u 1871-85 yılları arasında yaptığı gezilerde gözlemlediği bitkilerden esinlenerek çizdiği botanik resimleri sergilemesi konusunda desteklemiştir. Kew Gardens sınırları dahilinde bulunan ve 1882 yılında tamamlanan The Marianne North Gallery (Marianne North Galerisi), ressamın 832 resmini barındırmaktadır.

20. yüzyıla gelindiğinde ise, Kew Gardens artık dünyaca tanınmış üç botanik merkezden biri haline gelmiştir. Bahçede bulunan bazı bitki türleri, daha istikrarlı hava şartları ve nemli havadan yararlanmaları amacıyla Sussex’te bulunan yine Kew Gardens’a ait olan Wakehurst Place’e taşınmıştır. 1985 yılında tropikal ve şifalı bitki türlerini sergilemek üzere Prenses Diana tarafından açılan Princess of Wales Conservatory (Galler Prensesi Serası); 1998 yılında Palm House’ın karşısına dünyanın floral yapısının insanoğluna faydalarını sergilemesi amacıyla öğretici bir ‘ekonomik botanik’ kolleksiyonun yer aldığı Museum No.1 ve son olarak 2005 yılında botanik yaşamı çocuklara da sevdirebilmek amacıyla Creepers and Crawlers (Sürünenler ve Tırmananlar) adında bir oyun merkezi açılmıştır.

Günümüzde Kew Gardens, canınız sıkılmasın diye (ve belirli bir ücret ödemiş olduğunuzun hakkını vermek üzere) arada bir karşınıza çıkan esrarengiz binaların da yer aldığı uçsuz bucaksız bir park görünümündedir. İstediğiniz zaman seraları gezip egzotik bitkiler hakkında bilgi edinebileceğiniz gibi piknik sepetinizi alıp ormanın derinliklerinde kaybolarak doğanın tadını çıkarma imkanı da veren Kew Gardens, çeşitli noktalara yerleştirilmiş olan ve gerektiğinde imdadınıza yetişen kafe ve hediyelik eşya dükkanlarıyla da, bir tam günü gönül rahatlığıyla geçirebileceğiniz şekilde düzenlenmiştir.

Bahsi geçen binaların yanı sıra sadece yazları turistleri ağırlayan Queen Charlotte’s Cottage (Kraliçe Charlotte’un Yazlık Evi); dünyadaki bitkisel yaşamın tarihçesini çıkaran Evolution House (Evrim Evi); kağıdın oluşum evrelerini inceleyen Wood Museum (Tahta Müzesi); hemen girişte sizi karşılayan ve geçmişte kraliyet ailesi veliahtlarına kreş görevinde bulunan kiremit rengi Kew Palace (Kew Sarayı); 20. yüzyılın başında orijinali örnek alınarak yapılan geleneksel Japon evi Minka ve farklı türlerden açelyaların bir daire şeklinde sıralandığı Azalea Garden’ı (Açelya Bahçesi) gitmişken görülmesi gereken yerler arasında sayabiliriz.

2003 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası Merkezleri arasına giren Kew Gardens’ı eğer zaman kısıtlamanız yoksa ajandanıza eklemenizi tavsiye eder; bahçeden içinizde doğayla haşır neşir olmanın verdiği rahatlamayla ayrılacağınızı garanti ederiz.

WEB: www.rbgkew.org.uk
E-MAIL: info@rbgkew.org.ukBu e-Posta adresi istenmeyen postalardan korunmaktadır, görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
ADRES: Royal Botanic Gardens, Kew Richmond Surrey TW9 3AB
Streetmap.co.uk- search results for TW9 3AB
TEL: +44 (0)20 8332 5622
FAKS: +44 (0)20 8332 5197
YAKIN İSTASYON: Kew Gardens
FİYAT: £ 12.25 (1 Nisan 2008 itibariyle £ 13.00)
SAATLERİ: Yazın 09:30-19:30, Kışın 09:30-16:15 arası açık.
Dekor dekorasyon estetik tadilat bakım onarım * Tasarım Yaratıcı Hobiler, Maket Yapımı, Koleksiyonculuk, El Sanatları, El işleri, Antika

Saturday, May 14, 2011

Teras & Balkon Bahçeleri İçin Öneriler

Teras & Balkon Bahçeleri İçin Öneriler

Pek çoğumuzun bahçesi yok. Biz’de teras ve balkonlarda doğa zevkimizi tatmin etmeye çalışıyoruz. Sakın çok çeşit yetiştiremiyorum diye ümitsizliğe kapılmayın, saksıda da yetişebilen pek çok bitki var. Bu yazı sizin için…

Ne tip bitkiler seviyorsunuz, çiçekli’mi, yapraklı’mı, kokulu’mu?… Öncelikle buna karar verin. Çiçekli bitkiler beraberinde arıları, kuşları ya da kelebekleri de sizin mekana çekebiliyor. Kokulular da öyle…
İlkbahar ve yaz için en güzel bitkiler bence çiçek açanlar. Gri kış günlerinden sonra bitki zevkini en çok onlar verebiliyorlar.
Saksılar için daimi yeşil bitkilerden, palmiyeler, tüm nare nciye türleri, zeytin, ilex, bodur çamlar, ardıçlar, okalüptüs, mersin, defne, kamelya, bodur manolya, açelya, orman gülü, bambu, yukka, eskolonya, hebe, rosmarin, katırtırnağı, karayemiş, taflan, pitosporum, kartopu, phormium, akuba, aralya, fatshedera, mahonya, şimşir, nane, kekik, fesleğen ve mentha balkonlarınızda saksıda iyi gelişebiliyor. Bu bitkiler birçok çiçekli bitkilere de fon oluşturabiliyor.


Yaprağını döken ağaç ve çalılardan, japon akçaağaçları, kelebek çalısı, hatmi, leylak, süs narı, zakkum, spirea, ortanca, gül ve lavanta (Lavantalara dikkat, çiçekli oldukları zamanda dev eşek arılarıda gelebiliyor!).

Sarmaşık güller, morsalkım, clematis, saat çiçeği, ve yasemin türleri…

Çiçekli mevsimliklerden küpe çiçeği, sardunya, begonya, camgüzeli, vapur dumanı, çeşme papatyası, gazanya, lobelya, petunya, rudbeckia, hemorokallis, yaprağı ilginç hosta ve ajugalar saksılarda uzun zaman renkli kalabiliyorlar.


Unutmadan uyarayım, bu bitkilerden çok sevilen cam güzeli gölgeye, begonya, sardunya türleri de güneşe yerleştirilmelidir. Sardunyalara da dikkat onlar çok su sevmiyor. Birde dikimde toprağa kahverengi pirinç karıştırılınca iyi açıyorlar. Renklerede dikkat!. Karışık dikilen sardunyalar zamanla orak renk alabiliyorlar.

Gelen ilkbaharla birlikte, balkonlarda, teraslarda mevcut bitkilerinizle ve yeni alacaklarınızla da uğraşacak çok işimiz var. Öncelikle bitkileri, yaz için gübrelememiz lazım. Bahçede hayvansal gübreler kullanabiliriz. Balkon yada teraslarda hayvansal gübreler yerine sunni gübreleri tercih etmelisiniz, çünkü, hayvansal gübreler içlerinde yaşayan bilimum böcekleri de evinize taşıyabilirler. Teras balkon bitkilerinde de bahçe toprağı kullanmak yerine, işlem görmüş, ilaçlanmış hazır paket toprakları kullanmak daha sağlıklı olacaktır. (Bunlarda böcek, ya da hastalık taşıyabilir.)

İyi çiçek açtırmak için potasyum ağırlıklı gübreleri kullanmalısınız, yapraklar içinde azotlu olanları. Çamlarınız varsa, sakın bunlara hislerinize göre gübre vermeyin onların gübreleri farklıdır. Büyük yapı marketlerinde çam gübrelerini bulabilirsiniz.



Saksılar bitkilerinize yetiyormu? Sonbahara kadar kökler gelişsin, bitkiniz serpilsin diye onlarıda kontrol edin, eksik topraklılar varsa yüzeylerine yeni toprak ilave edin. Kışın kırılmış, çatlamış, kökler artık yüzeyden görülen saksıları değiştirmeniz gerekiyorsa da mevcut büyüklüğün bir boy büyüğünü kullanın. Şıklık olsun diye dev gibi saksıya koyacağınız bitkiler köklerini sağlamlaştırmaya çalışacağı için sizin beklediğiniz gösteriyi bu sene yapamayacaklar.



Pek çok çiçekli bitkiler düzenli sulama isterler. Sulamayı mümkünse sabah erken ya da akşam vakitlerinde yapmanız gerekiyor. Güneş altında sulanan bitkilerde rutubet ve güneş birleşince yoğunlaşmadan çok su kaybedip bitkinin gelişimini hatta yapısını da bozabilirsiniz. Balkonunuzun üzeri kapalıysa bitkinin gövdesinide yıkayıp sularsanız yağmur etkisi yapabilirsiniz. Bu sayede böceklenmeyi önleyebilirsiniz. (küpe çiçeği hariç, o tepeden yıkanmayı sevmiyor…)

Sakın suladıktan sonda dipteki tabaklarda su biriktirmeyin. Bu bitkilerinize zarar verebiliyor kök çürümesi olabiliyor ya da bitki çok su kaybediyor…